ULUSLARARASI KONFERANSIMIZI 14-16 MAYIS TARİHLERİNDE GERÇEKLEŞTİRDİK 29 Mayıs 2025
TERRA projemiz kapsamındaki "Sustainable Ecosystems for Disaster Resilience: Best Practices and Success Stories" başlıklı uluslararası konferans, 14-16 Mayıs tarihleri arasında Ankara-Kızılcahamam’da gerçekleştirildi. UNDP, UNDRR ve UNEP gibi birçok uluslararası kuruluştan davetli konuşmacıları ağırladığımız konferansta ayrıca başta AFAD olmak üzere kurumlarımız; deneyimlerini ve iyi uygulama örneklerini paylaştılar.
Yaklaşık 10 farklı ülkeden 150’nin üzerinde katılımcının yer aldığı konferansın açılışını, AFAD Başkanı Sn. Ali Hamza PEHLİVAN yaptı.
Konferansın kapanışında Prof. Dr. Aykut Akgün, konferans sonuçlarını şu şekilde özetledi:
· Önleyici yaklaşımlar güçlenmeli: Afet meydana gelmeden ekosistem tabanlı önlemler alınmalı; bu, uzun vadede daha düşük maliyetli ve sürdürülebilir bir yaklaşım.
Afet gerçekleşmeden önce alınacak önlemler, hem insani hem de ekonomik açıdan daha etkin sonuçlar doğurur. Bu bağlamda, ekosistem tabanlı yaklaşımlar (Eco-DRR) güçlendirilmelidir. Doğal altyapıların (örneğin sulak alanlar, ormanlar, kıyı ekosistemleri) korunması ve restore edilmesi, afet risklerini azaltırken aynı zamanda iklim değişikliğine karşı direnç oluşturur. Bu önlemler uzun vadede daha düşük maliyetli, sürdürülebilir ve çok fayda sağlayan çözümler sunar.
· Yerel ve geleneksel bilgiler değerlendirilmeli: Toplumların doğayla kurduğu ilişkiler, çözüm önerilerinin temeli olabilir.
Afet risklerinin azaltılmasında yerel halkların doğayla kurduğu uzun vadeli ilişkiler ve sahip oldukları geleneksel bilgi sistemleri dikkate alınmalıdır. Bu bilgiler, hem risk algısının hem de müdahale stratejilerinin geliştirilmesinde kıymetli bir kaynak olabilir. Yerel paydaşların sürece katılımı, uygulamaların hem daha kapsayıcı hem de daha etkili olmasını sağlar.
· Kurumsal kapasite ve koordinasyon önemli: Farklı düzeylerdeki kurumlar arasında veri, bilgi ve kaynak paylaşımı artırılmalı.
Afet yönetimi sürecinde görev alan tüm kurumlar arasında etkin bir iş birliği mekanizması oluşturulmalıdır. Merkezi ve yerel düzeydeki kurumlar arasında bilgi, veri ve kaynak paylaşımının sistematik hale getirilmesi, hızlı ve etkili müdahalenin anahtarıdır. Kurumsal kapasitenin artırılması, personelin eğitimi ve teknik altyapının güçlendirilmesi ile mümkün olabilir.
· Politika düzeyinde entegrasyon gerek: Eco-DRR, afet yönetimi, iklim uyumu, arazi kullanımı ve su yönetimi politikalarına entegre edilmeli.
Ekosistem tabanlı afet risk azaltımı (Eco-DRR), iklim uyumu, arazi kullanımı planlaması, su kaynakları yönetimi ve genel afet yönetimi politikalarıyla entegre edilmelidir. Bu alanlar arasında politika uyumu sağlanarak birbirini destekleyen ve çelişmeyen stratejiler oluşturulabilir. Bu sayede kaynakların daha etkin kullanımı ve politika uygulamalarında tutarlılık sağlanmış olur.
· İzleme ve değerlendirme sistemleri kurulmalı: Uygulamaların etkinliği bilimsel verilerle ölçülmeli ve öğrenilen dersler paylaşılmalı.
Uygulanan strateji ve projelerin etkisi, bilimsel yöntemlerle düzenli olarak izlenmeli ve değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmeler hem karar vericilere hem de sahada çalışanlara yol gösterici olur. Elde edilen veriler ışığında stratejiler güncellenmeli ve öğrenilen dersler, paydaşlarla şeffaf biçimde paylaşılmalıdır. Böylece sürekli öğrenme ve gelişim döngüsü teşvik edilir.
· .EcoDRR çözümlerinin kullanılması ve yaygınlaştırılmasına yönelik bariyerler halen mevcut olup bu konuda bilimsel çalışmamaların, iyi uygulamaların ve farkındalığın artırılması yararlı olabilir
· Eco-DRR uygulamaları yöreye özgü olmalıdır; tek tip çözümler yerine yerel bilgi ve ekolojik dinamikler esas alınmalıdır.
Oturumda sunulan örnekler, her bir bölgenin farklı doğal tehditlerle, iklim koşullarıyla ve sosyo-ekonomik yapılarla karşı karşıya olduğunu göstermiştir. Başarılı uygulamalar, yerel halkın katılımı, doğa tabanlı çözümlerin kültürel kabulle uyumu ve paydaşların aktif desteğiyle mümkün olabiliyor.
· Eco-DRR projeleri yalnızca afet öncesine değil, aynı zamanda iyileştirme ve yeniden yapılanma süreçlerine de katkı sağlar. Ekosistem bazlı çözümler, doğal süreçlerin restorasyonu sayesinde daha düşük maliyetli ve kalıcı sonuçlar doğurabilir.
· Başarılı Eco-DRR uygulamaları için multidisipliner iş birlikleri ve kapsayıcı yönetişim elzemdir. Bilim insanları, sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları ve yerel halkın birlikte çalışması, projelerin sahada uygulanabilirliğini artırır.
Oturumda bu iş birliklerinin, hem veri üretimi hem de karar alma süreçlerine etkisinin önemli olduğu vurgulandı. Bilgi ve deneyim paylaşımı, sadece ulusal değil, bölgesel ve uluslararası düzeyde de bilgi akışını güçlendirebilir.
· Politika ve finansman mekanizmalarının doğa tabanlı çözümleri önceliklendirmesi gereklidir. Mevcut iklim değişikliği senaryoları ve artan afet riskleri göz önünde bulundurulduğunda, doğaya dayalı çözümlere yatırım yapmak uzun vadede hem ekonomik hem de çevresel olarak daha avantajlıdır.
· Eco-DRR stratejileri iklim değişikliğiyle mücadelede tamamlayıcı bir araçtır. Bu tür yaklaşımlar yalnızca afet risklerini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda karbon yutakları oluşturarak iklim değişikliğini yavaşlatır.
Sonuç olarak, Eco-DRR sadece bir teknik müdahale değil, değerler, kültürler ve insanlar arası bağları gözeten bütüncül bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım hem doğaya hem de topluma saygıyı temel alır. Doğal süreçlerle uyumlu yaşamanın yollarını yeniden öğrenmek, gelecek nesillere daha güvenli, yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünya bırakmanın anahtarıdır.